Devrimin ihtimalini sevenlerin öyküsünü anlatan Tol, “beat” kuşağının konuşma dili ile yazma geleneğinin Türk temsilciliği adeta… Romanın diline eklenen argolar ve küfürler ise anlamı bozması beklenen yerde ilginç bir şekilde pekiştiriyor. Bir yolculuğun öyküsü içinde devrim hayaliyle yanıp tutuşanların mecazi yanma hallerinden çıkıp gerçekte yanıp tutuşmalarını, yanıp tutuşurken küllenen hayatların küllenmeyen ümitlerini anlatıyor. İnsanın yüzüne tokat gibi çarpan yalınlığı ile basitliğin getirdiği karmaşıklığın bir mengene gibi insanları sıkıştırması, mengeneden kurtulanların sonra bir yaprak misali savrulan gövdelerinin hikayelerini aktarıyor bize yazar. O yapraklar ki buruşmuş, kurumuş ve kırılmaya yüz tutmuş ama ne şeklini kaybetmiş ne de damarların kesinliğini ve belirginliğini.
Milletlerin belirli dönemleri çok anı barındırır. 1980 öncesi hayatların hikayeleri ise bir o kadar bizden, bir o kadar uzak, acımasızca karanlık, aydınlatırcasına umut vericidir… Hayatların yıkılıp gitmesini, değerlerin ezilip yenilerinin yeşermesini Murat Uyurkulak pencerisinden izlemek gerçekten heyecan verici. 1980 öncesinden yok ve var olmak denizi içinde yüzen hayatlar, devir değiştiğinde artık bir hiç olduklarını fark ediyorlar. Yazılan kurallar değişmiştir, bu şekliyle oyun bilmedikleri bir oyundur, son bir ümit :
Acaba bildikleri yöntemler bu oyunda sonucu değiştirecek midir?
Bir solukta okunan, bana Radikal Kitap’ın bana hediyesi olan TOL’ü hemen edinmenizi öneririm.
"Devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi.
Saraylara merakla bakan sivil çocuklar hatırlıyorum. Geniş caddeler arşınlayan kavruk adamlar, böğürtlen yiyen kara kadınlar, sert laflar gezdiren kuru ağızlar…
Annemin ağzı fazla bozuktu.
Herhalde sadece benim korkmadan bakabildiğim, baştan başa izlerle kaplı yüzünün ortasında, buruşuk bir yaraya benzeyen ağzını açar ve her seferinde aynı şeyi söylerdi: “Bizi düzdüler. Çocuklarımızı da düzecekler. İçlerinde ne kadar tarih, dua, silah ve dahi şan varsa üzerimize kusacaklar…”
Annem biraz kaçıktı.
İlkokula başlamıştım, intihar etti." Murat Uyurkulak-Tol
Saraylara merakla bakan sivil çocuklar hatırlıyorum. Geniş caddeler arşınlayan kavruk adamlar, böğürtlen yiyen kara kadınlar, sert laflar gezdiren kuru ağızlar…
Annemin ağzı fazla bozuktu.
Herhalde sadece benim korkmadan bakabildiğim, baştan başa izlerle kaplı yüzünün ortasında, buruşuk bir yaraya benzeyen ağzını açar ve her seferinde aynı şeyi söylerdi: “Bizi düzdüler. Çocuklarımızı da düzecekler. İçlerinde ne kadar tarih, dua, silah ve dahi şan varsa üzerimize kusacaklar…”
Annem biraz kaçıktı.
İlkokula başlamıştım, intihar etti." Murat Uyurkulak-Tol
No comments:
Post a Comment