Bir Doors yazısı yazmanın en büyük zorluğu yazdıklarınızın Doors’u mu Jim Morrison’ı mı anlatacağını hiç bir zaman bilemeyeceğinizdir. Doors ve Jim Morrison’ı ayırmak parçaların her birinin anlamına ihanet olacağından beraber bahislerini etmek galiba en doğrusu olacak...
Tamamen müzikal olarak bir hiçlikten doğmuş bir gruptur The Doors. Grup kurulduğunda Jim Morrison hayatında şarkı söylememişti, hatta nota okuyamıyordu. Grubun gitaristi Robby Krieger ise sadece 6 aydır gitar çalıyordu. Baterist John Densmore ve orgçu Ray Manzarek biraz durumu kurtarıyorladı. Jim Morrison’ın şiirleri vardı ellerinde sadece, bir hafta sonu hepsi beste yapmak adına sözleştiler. Sadece Robby Krieger beste yapmıştı, hayatının ilk bestesi “Light My Fire”, Doors tarihinin en başarılı şarkılarından biri oldu.
Grubun adı Jim Morrison tarafından William Blake’in bir şiirinden esinlenerek konuldu...
“... If the doors of perception were cleansed
Everything would appear to man as it is : Infinite...”
Müzikleri o zamana kadar yapılanların dışındaydı, jazz ve rock and roll’un bir karışımıydı. Aralara hafif hafif serptikleri blues tınılarını son albümlerinde iyice belirginleştirdiler. Doors dinlemek yükselmek gibidir, bu dünya ayaklarınızın altından kayıp gider, kendinizi cennet ve cehennemin kapılarında bulursunuz. Sözler günlük hayatınızda kullanacağınız sıralarında değildir, anlamları birbirlerinin arkasına anlamsızca dizilmelerinden gelir. O şarkıların sözleri içinizde kısılıp kalmış haykırışlarının yankısıdır, kulaklarınıza hücum ettiğinde, bilirsiniz, tanıdıktırlar...
“Riders on the storm”, sonsuza yapılan bir yolculuğa götürür sizi, ıslanırsınız, çamur içinde kalırsınız ama gocunmazsınız, çünkü o yol hepimizin yoludur. “Light My Fire” yaratıldığımız ateşin içine atar bizi, Morrison gibi ateş dansı yaparsınız, yanarsınız belki ama hissetmezsiniz. “People Are Strange” bir illüzyondur, sizi içine çeker, dünyayı farklı algılarsınız, müzik bittiğinden döndüğünüz yerin hüznü kucaklar sizi. “Love me Two Times” Doors’ca aşktır, pekişmemiş hiç bir duygu onlardan değildir. “Hello, I Love You”, “Love Her Madly”, “LA Woman” ve daha niceleri hislerinizin ışığı olur, sizden bir adım önde yolunuzu aydınlatarak...
Müziği kadar yaramaz çocuğu da Doors’u Doors yapan etkenlerdendir. Jim Morrison sahnedeyken şarkıları söylemez, her şarkıyı her seferinde seyircinin önünde yaşar. Belki ağır uyuşturucu ve alkolün etkisi altındadır, yine de sözleri bu kadar inançla haykırması insanı kendinden geçirir. Alkol ve uyuşturucu düşkünlüğü hepsine zor günler yaşatır. Defalarca sahnede kendinden geçen Morrison’u arkadaşları idare eder. En sonunda Morrison’un dinleyici grubunun politik düşüncelerini hiçe sayan gösterisinin cezasını çekerler. Ahlak dışı sahne performansı nedeniyle Morrison ceza alır ve Doors aforoz edilir.
Arkasında milyonlarca hayran ve başarı bırakan Doors için her şey son değildir. Tekrar bir araya geldiklerinde Blues ile geri dönerler, “LA Woman” dönüş albümleridir. Morrison’un devam eden alkol problemleri yapımcılarını kaybetmelerine neden olur, yine yalnız başlarına ayakta kalırlar. Garajlarına dönüp albümlerini tamamlarlar. La Woman şarkısının yavaşladığı noktada Morrison, şarkıya kendinden bir ekleme yapar “Mr Mojo Risin”, isminin anagramıdır bu...
Jim Morrison 27 yaşında ölür, kendisinden önce aynı yaşta aynı kederi paylaşan Jimi Hendrix ve Janis Joplin gibi... 54 aylık beraberlik ve 80 milyonun üzerinden albüm satışı ile Doors da tarihteki yerini alır. Ölümü hakkında pek çok spekülasyon olmasına rağmen kalp krizi olduğu en yaygın kanıdır.
Morrison, gelmiş geçmiş en iyi sahne performansına sahip vokalistlerden biridir, şair bir vokalist, keskin bir şiir aşığı ve emekçisidir, tehlikenin eksik olmadığı duyguları entellektüel bilinç ile harmanlanmıştır. Bu da onu çağımızının en etkileyici karakterlerinden yapmaktadır...
İzleyin : When You’re Strange (Film-Yazan ve Yöneten Tom Dicillo)
No comments:
Post a Comment