Friday, 13 August 2010

Karar verme ve sistem...

Kuzey kutbunu bulan kişinin kim olduğu kişi yıllardır süren bir tartışmadır. Bu konudaki övgüleri bazıları Robert Peary’e bazıları ise Frederick Cook’a düzmektedirler. Benim yazacaklarımda kimin bulduğunun çok fazla önemi yok aslında. Benim hikayem sayısız defa bu hayal uğrunda yapılan denemelerde bir kaşifin başına gelenler ile ilgili...

Kaşifimiz, keşif için çıktığı yolculuk sırasında çok da beklenmedik olmayan bir zorluğa, tipiye yakalanmış. Yakalandığı tipide bir anda ortada kala kalan kaşif, zor da olsa bir igloo yapmayı başarmış.
Ölümden kurtulduğunu düşünen kaşif, yaptığı igloya sığınmış ve tipinin sona ermesini beklemeye başlamış. Bir kaç saat içeride kaldıktan sonra kaşif bir anda önceden hiç tahmin etmediği acı gerçek ile karşılaşmış. Kaşifin alıp verdiği nefes ile havaya karışan su buharı iglonun duvarlarına yapışıp buz oluyormuş. Bu da duvarların içeriye doğru kalınlaşmasına neden oluyormuş. Kendi kendine daralan bir kafes yaratan kaşif için artık verilmesi gereken bir karar varmış.
Ya dışarı çıkıp tipiyi aşarak bir yerleşim yerine ulaşacak, ya da kafesin daralmasıyla olduğu yere sıkışıp kalacakmış.
Hepimizin hayatı boyunca yaşadığı da bu değil mi? Karar vermek zorunda kalmak, ama hangi kararın bizi doğru sonuca ulaştıracağı konusundaki kararsızlık... Tamamıyla tahmin edilebilir, hatta kesin kelimesi ile adlandırılan sonuçları bilimin konusuna giriyor. Diğerleri ise muhakeme ve insanın yetisi ile şekilleniyor. Bu konuda sistem ne diyor peki?

Sistem, karar verenin kararının doğru ve yanlış olmasını sorgulamıyor, kararın sonuçlarının ne olursa olsun kişi tarafından belirlendiği sürece ulvi olduğunu savunuyor... Pişman olmak ise sistemin kitabında yer almıyor, bunun yerine sadece "ders almak" ifadesi yer alıyor.

1 comment:

  1. Biz bu sistemi aynı zamanda Sartre'dan ve Camus'den iyi biliyoruz. Kendi yarattığın güzelliğin darboğaza dönüşmesine seyirci kalacağına, gerektiğinde arabanı al ve git o karşıdaki ağaca çarp diyor; ne yaparsan yap kendi kararınla yap diyor.

    "ça m'est egal".

    ReplyDelete